8.05.2012

Beyindeki Hapishane Hücrelerinden Kadınlar


- Kandırıldım.Oysa sadece şeker vereceğini söylemişti.Burada bi’ başımayım.Karanlık.Çok karanlık.Sıska,ter kokulu gardiyanın yemek tepsisini uzattığı şu ufak delikten sızan ışık da olmasa kör olduğuma inanırdım.Gerçi neye inandığımı unuttum.Bildiğim çoğu şeyi de unuttum.Burada bilgi sökmezmiş.Öyle dedi.Bi’ şey bilmiyormuş gibi davranıyorum.Beni bi’ an önce serbest bırakması için.Zaten istesem de bilmiyorum.Birazdan gardiyan gelip yemek getirecek.Menüde her zamanki gibi biraz yağlı mantık,kaymaklı güç,dilimlenmiş umut,azıcık da küflenmeye yüz tutmuş mutluluk var.Ağzıma sürdüğüm yok hiçbirini.Sadece yemiş gibi yapıyorum.Şu obur fareye veriyorum hepsini.Yedikten sonra bana bilmiş bilmiş bakıyor.Maske takmış bi’ kadın gelip yokluyor beni arada.Sanki kaçacak delik varmış gibi.Beni burada tutan da o.Burası soğuk olmalı.Ama benim hissettiğim sadece ona karşı duyduğum nefretin ateşi.İşte bu şey beni ısıtıyor.Bana melankolik diye sesleniyor.Adım bu olmalı.Bu arada bana da çok benziyor.Gardiyan ona Pollyanna dediğine göre onun adını da öğrenmiş oldum.Yan hücrede de bi’ kız var.Sürekli ağız dolusu sövüp duruyor Pollyanna’ya.’Sırıtıp durma.Oraya gelir o ağzının ortasına bi’ yumruk geçirip dişlerini eline veririm gerizekalı fahişe.’dediğini duydum hatta bi’ kere.Buradan çıkmak için gardiyana bi’ cilve yapmadığı kalmıştı.Aha,onu da yaptı.Bu arada;bu yandaki aksi cadının sesi de aynı benim sesimi anımsatıyor.Tuhaf.Burada kalmak istemiyorum.Ama kaçacak hiçbir yerim de yok.Ne yazık.