22.07.2012

Yüzyılın Filmi

  Filmi bi' kaç sene önce izledim.Ve şimdi tavsiye etmek istiyorum.Böyle eşsiz filmler tanıtılmalı ve daha çok kişiye ulaştırılmalı ki insanlık duygusu körelmesin.
  Adı My Name Is Khan.2010 çekimi bi' Hindistan filmi.Başrolleri Shahrukh Khan (Rizwan Khan) ve Kajol Mukherjee (Mandira) paylaşıyor.Shahrukh Khan'ın soyadı filmdekiyle aynı.Sanırım senaristler bunu bilerek yapmış.Film;yüz altmış beş dakika sürdüğü gibi beş ödüllü ayrıca.
  Konusu şöyle:Rizwan;asperger sendromu (sosyal bozukluklara sebebiyet veren bi' otizm çeşidi) olan Mumbai'li bi' müslüman.Otist olduğuna bakma.Oldukça zeki aslında.Annesi onu gerçek bi' müslüman olmanın yanı sıra gerçek bi' insan olarak yetiştiriyor.Zaten teması bu.Rizwan bi' başına kaldıktan sonra ABD'deki kardeşinin yanına gidiyor.Hintli olan Mandira ile evleniyor.Üstelik Mandira bi' çocuk annesi ve dul.Daha sonra 11 Eylül olaylarının ardından uyumlu hayatları felakete dönüşüyor.Ardından Obama'yla konuşmak ve ona bi' mesaj iletmek için yollara düşüyor tek başına.
   Romantik ve dramatik.Kesinlikle izleyen kişinin pişman olmayacağı bi' film.Hatta her seyrettiğimde gözyaşlarıma engel olamadığım.Kim seyretse filmin sonunda gözleri yaşlı oluyor zaten.Gerçekten duygusal ve oldukça insani bi' konusu var.Dünyada böyle filmler yapılmış olsa emin ol;ne savaş ne kavga ne dargınlık ne mutsuzluk ne kibir kalır kimsede.Konusunu detaylarıyla anlatmadım.Çünkü;izlemeni istiyorum.Sakın internetten özetini arama.Film hakkında getirilen eleştirilere bakma.Git ve al o filmi.Tek başına izleme gibi bi' bencilliğe de girişme.Ailenle birlikte izle.Ki gerçek insanlar çoğalsın.
  Not: O harika müzikler çalarken;'Ağlarsam coolluğum gider.Tutayım kendimi.'deme.Ağlamak ve merhamet etmek gerçek insanlara mahsustur.Bu arada kulluğun gitmesin de.

21.07.2012

Hayatı Otuz Beş Geçe


 ' Kapıyı tıklattı bi' iki defa.Kim olduğu bilindiği halde;'Kim o?' diye sorulan klişe sorunun aksine;'Gir.'dedim.Oysa kim olduğunu gerçekten bilmiyordum.Aslında bi' önemi de yoktu.Uzun zamandır ne kapımı çalan ne de bu bol yeşilliğe bakan ziyaretçisi sıfırın altında eksi beşte kalmış eve adım atan olmuştu.Yalnızlığımda boğulmayı sevmiyor değildim hani.Yüzme bildiğim sürece sorun yoktu.Ta ki serin ve durgun suların hırçın yüzüyle karşılaşıncaya dek.
  Çoğu zamanki uyuşuk halimle hiç de bağdaşmayan bi' hamle yapıp ayağa kalktım.Yüzüm aralık olan pencereye dönük bi' şekilde ayakta dikili kaldım.İçeri giren bu yabancı;bi' iki tereddütlü adımdan sonra yanıma yaklaştı.Sonra nedense durakladı.Kapı kapandı.Gittiğini sanmıştım.Ancak bu kadar sessiz gitmiş olamazdı.Üstelik yıllardan beri dokunulmamış
durmaksızın gıcırdayan tahtaları olan bu evi göz önüne alırsak.Omzuma bi' el dokundu.Ürperdim.Tamam,belki de korktum.Pencere ardına kadar açılarak duvara çarptı.Harika,bi' de tamir işleri çıktı başıma.Sonsuza uzanan ormanlık;savaştan çekilen korkak asker edasıyla geri çekildi.İşte şimdi gerçekten korkmuştum.Altımı ıslatacak kadar.Güneş peyda oldu tepede.Demek ki dev asırlık ağaçların arkasına saklanmıştı haylaz.Arkamdaki yabancı;kollarını belime doladı.Saçlarımı kenara atıp başını boynuma gömdü.Hıçkırır gibi olduktan sonra nefesi kesildi.Ve yok oldu.Kendimi tebessüm eder halde buldum.Farkında olmadan.Öğrendim.Demek ki hala umut vardı.Yaşamak için.Ve gitmesi gerekenleri asla içeriye almamam gerektiğini.Evet,umut vardı.Kapıyı açıp aralık bıraktım.Ve asla kapatmadım.İçeriye dolan ılık hava tenimi okşadı.Ben de ruhumu. '





16.07.2012

Türk eşit değildir Kürt


  Kürt olduğunu iddia eden bazı insanlar şöyle diyor;’Ben Kürt’üm.Türklerle bi' davam yok.Barış istiyorum.’Türk olduğunu iddia eden bazı insanlar da şunu söylüyor;’Ben Türk’üm.Kürtlerle bi’ sorunum yok.Biz kardeşiz.Benim Kürt arkadaşlarım da var.’Bakıldığında her şey normal görünüyor,değil mi?Sorun yok.Herkes terör bitsin istiyor gibi gözüküyor.Ama burada ince bi’ çizgi var ve kimse bunu farkedemiyor.İşte ayrımcılık zaten bu cümlelerde,düşüncelerde peyda oluyor.Bu ayrımcı zihniyet son bulup;’Kürt,Ermeni,Çerkez,Laz yoktur.Bu ülkede yaşayan herkes birdir,Türk'tür.’denildiği zaman barış sağlanabilir toplumda.Türklüğe zaten bir olmak kökenleri tek bir çatı altında toplamak için vurgu yapılıyor.'Yaşadığım ülkenin adı Türkiye.Ben Türk'üm.Kimliğimde T.C vatandaşı olduğum yazıyor.Bu ülke sınırları içinde yaşayan herkes Türk'tür.'Bunu sindirebilmek konu.
   Başka bi’ konu;Türk olmakla Kürk olmak bir tutulamaz zaten.Türkiye’de yaşayan biri yabancı bi’ ülkede bulunduğu zaman o kişiye nereli olduğu sorulduğunda Türkiye’de yaşayıp kimliğinde T.C yazdığı için dolayısıyla Türkiyeli veya Türk olduğunu söyleyecektir.Türkiye’de yaşadığı ili veya kökenini söylemez.Eğer detay sorulursa söyler.Demek ki Türklük ana konumda.Bunu bi’ metine benzetebiliriz.Metinin teması Türklüktür.Konusu da paragraflarda yer alan kökenlerdir(Kürt,Laz,Çerkez,Ermeni,v.b).Paragrafların birleşimiyle metin oluşur.Paragraflar metinden ayrı olarak ele alınamaz.Eğer detay istenirse incelenebilir.Ancak onun dışında esas olan metnin temasıdır.Evet,metni paragraflar bi’ araya getirir.Ancak tek bi’ paragrafla da metin olmaz.Yani Türk olmak metin temasıdır,Kürt olmak paragraf konusudur.
   Barışın olmasını istediğini iddia eden Kürt kökenli insanlar var elbette.Ancak bazılarından duydum ki;'Ben barış olsun istiyorum.Ama kendimi Türk gibi değil;Kürt gibi hissediyorum.'Mesele zaten Kürt kökenli olup da Kürt gibi hissetmek değil;Türk gibi hissetmek.Böyle düşünüldüğü ve konuşulduğu zaman gerçekten barışı istediklerine inanılır.Aksi hali sinsi bi' göz boyamacadan başka bi' şey değil.

15.07.2012

Toplum kuralı mı yoksa kendine göre kur-al mı?

  Toplum kuralları olmalı.Hukuk kuralları resmi;toplum kuralları ahlaki ve vicdanidir.N’asıl ki insan;tuvalet ihtiyacını sokak ortasında herkesin önünde görmüyorsa o halde sevgilisiyle sokak ortasında uygunsuz pozisyonlarda da bulunamaz.Sadece görünen değil;görünmeyen bi’ özgürlük alanı da vardır.Kişi istese ihtiyacını görür orta yerde.Denilemez mi;’N’asılsa başkasına zarar vermiyor.N’asılsa özgür.N’asılsa görünür özgürlüğü var.’Peki neden yapamaz?Çünkü;bu onun özeli.Yapmak istediğini gönlünce yapmış olsa bi’ başkasının görünmeyen özgürlüğüne apaçık tecavüz etmiş olur.Kimse kimsenin özelini görmeye mecbur değil.Kimsenin insanların ruh sağlığını bozmaya hakkı yok.Eğer bi’ aciliyet varsa ortada,kişi müsait bi’ yer arar.Ya evine gider.Ya da lavabosu bulunan en yakın yere.Bu diğer durumlar için de geçerlidir.Bilmem;anlatabildim mi.
   'Bakmayın o zaman.'diyenler de var.Kimsenin fantazisi sizi izlemek değil ancak görünen o ki kendinizi izlettirmek sizin fantaziniz.Ki bakmamış olmak yapılanı değiştirir mi?Kimse kimsenin sevgilisiyle ne yaptığını eleştirmiyor.Yapılmaması gereken yerlerde uygunsuz pozisyonlara bürünmek burada konu.Mesela katil,birini öldürürken o kişiye;'Sen bakma.'dediğinde ve bu kişi de bakmadığında olay yaşanmamış mı olacak?Ortadaki korkunç gerçeğe sırf kimse görmedi diye hayal mi denilecek?Ya da doğrunun yapılması için illa ki çoban gibi birilerinin birilerini gözetlemesi gerekiyor?Siz bunu idrak edecek kadar büyümediniz mi?Çoban görmediği takdirde koyun sürüden ayrılmamış mı oluyor?Kimse görmedi diye yanlış olan;doğru olmaz.Yanlış;yanlıştır.Kişi;kendi çobanı olmalıdır.Demek ki konu birinin bakıp bakmaması değil;birilerinin baktırtmaya mahal vermemesi.

Başörtülü Özgürsüzlük Tatlısı / 2

  Bugüne kadar askeri alanlara başı örtülü bi’ bayanın alınmaması ne kadar da yobazca görünüyor.Bunun laiklikle alakası olamaz.Hristiyan olup haç takan bi’ subay eşine ve o subaya istikrarla yine aynı muamele de bulunulur muydu;merak ediyorum ki başı örtülü olan kadın oraya gelip fetva verecek gibi mi görünüyor da bu kadar korkuluyor?Din özgürlüğünü yaşayan bi’ insandan korkulur mu?Üstelik karşı tarafa saygı duyup oraya geliyorsa ve karşı taraftan gördüğü tavır buysa onun görünür ve görünmeyen özgürlüğüne tecavüz değil de nedir bu?Aynı şekilde üniversiteler için de geçerli bu durum.Geçen yıla kadar başı örtülü öğrencilerin başörtüleri çıkartılıyordu.Bu da o kişinin görünen ve görünmeyen özgürlüğüne apaçık bi’ saldırı değil mi?Hangi hakla onun din özgürlüğüne karşı çıkar gözetilebilir?Yine haç takan bi’ öğrenciye de aynı muamele yapılıp;’Haçı çıkar.’denilir miydi acaba?Eğitim;n’asıl siyasi bi’ kurum olarak görülebiliyor ki laiklik burada devreye girsin?Öğrenci oraya eğitimi için gidiyor;fetva vermek için değil.Peki bu;başörtüye karşı çıkanların kendince fetva vermesi değil de nedir?Hani laiklik vardı?Fetva da nereden çıktı?Eğer laiklik,devlet ve moda işlerinin karıştırılmaması olsaydı;başı açık subay eşleri ve öğrenciler aynı model,tekdüze,tek renk giyinmemiş bi’ şekilde girmeye kalksalardı;onlara da yine aynı muamele gösterilir miydi?’Kıyafetini değiştir;gel.’denilir miydi?Belki de sadece başörtüye karşı ayrı bi’ garezleri vardır.Ne dersin?

Başörtülü Özgürsüzlük Tatlısı / Devamı 2'de


  Birileri çıkıp polise taş atan çocuklar gibi ortaya laf bırakıp kaçıyor ve devamı da gelmiyor.Konumuz bi’ başka açıdan özgürlük.
  Başörtüyü gereksiz gören bazı insanlar şöyle diyor;’Biz bu dünyaya başörtüyle gelmedik ki.’Ama biz dünyaya kıyafetle de gelmedik.Çıplak geldik.O halde niçin çırılçıplak anadan üryan gezmiyorlar?
  Üzerinde mahalle baskısını hissettiğini iddia eden insanların şöyle dediklerini de duydum;’Türkiye;yobaz,gerici insanların eline geçiyor.Ülke elden gidiyor.Her yerde başörtülüler olacak.Bize de dayatma yapacaklar.Hurra.’Bunları diyenlerin konuştukları kadar cesaret sahibi olmadıkları gibi cesur davranmadıklarını da düşünüyorum.Ne kadar zayıf karakterde olduklarını oldukça belli ediyorlar.Kendine güveni olan bi’ insanın böyle bi’ korkusu olmaz;karşı tarafa saygı duyar ki karşı taraftan saygı da görür.Baktı;saygı sınırları aşıldı,hukuksal yollara başvurur.Bunu bilir.
  Bazı insanlar;özgürlüğünü son damlasına kadar kullanma ihtiyacı hissedip başkalarının özgürlük alanına girmekle beraber insanların gözüne de sokarak erkekliğini kanıtlamak için amcalara pipisini gösteren çocuklara benziyorlar.’Benim özgürlüğüm var;herkes görsün.’diye ortada dolaşan insanların mutlaka korktukları bi’ şey var ki özgürlüğünü bu şekilde meşrulaştırıp aşırıya giderek ispatlama amacı güdüyorlar.İnsan;kendinden emin olduktan sonra böyle bi’ aşırılığa zaten ihtiyaç duymaz.
  Bu tip aşırı özgürlükçüler;birer yobazdır.Çünkü;bencildirler.Yobazlık;her türlü aşırılıktır.’Ayh bu benim işime gelmedi.Bu yobaz.’diyen kişi açıkça kendisinin yobaz olduğunu gösterir.Önüne gelene yobaz diyen kişi;olaya sadece kendi tarafından bakarak subjektif bi’ tavır sergilemektedir.Oysa ahlaki,vicdani ve resmi durumlarda objektif bi’ görüş olmak zorundadır.Kendi dışında kimseye saygı duymadan;’Ben ne dersem doğrudur.Kendi özgürlüğümden başka özgürlük tanımam.’diye de düşünen bu tür;yobazlıkta başı çekenlerdir asıl.Etrafta bu kadar çok;’Özgürlük istiyorum.’,’Devlet bana karışma.’,’Yobaz devlet.’gibi sözler sarfeden kişi varken bu ilginç türü görmüşsündür mutlaka.Korkma.Zararsızdırlar.İlaçlarını düzenli aldıkları sürece zararları kendilerine.

13.07.2012

Özgürlüğün selüliti yoksa sorunu da yok.

 Özgürlük,özgürlük,özgürlük.Nedir bu özgürlük?Acaba tam olarak ne olduğunu biliyor muyuz?Lafta özgürlük mü,özde özgürlük mü?Cinayet işlemek de bi’ özgürlük mü?Ya da tecavüz etmek?Veya hırsızlık?Ya da şunu sorayım;özgürlüğün boyutu sadece maddi olarak mı sınırlandırılıyor?Ruh sağlığını etkileyen bi’ özgürlük kısıtlaması olamaz mı?Yoksa yok mu?Veya ahlak kurallarını bozanlar için bi' kısıtlama?Ne yani.Adam katletmek suç;doğmamış bebek katletmek suç değil mi?Tecavüz etmek suç;zina suç değil mi?Hırsızlık suç;küfür etmek suç değil mi?Devletin arkasından iş çevirmek suç;on altı yaşını doldurdu diye kocaya kaçmak suç değil mi?Üstelik reşit yaşı on sekiz olduğu halde?Yerlere tükürmek de suç değil?Çöpünü ulu orta sokağın ortasına fırlatmak da?Çoluk çocuk var mıdır düşünmeden evlerindeymiş gibi yiyişen çiftler de?Gayrimeşru çocuk peydahlayıp onu çöp kutusuna atan iki ayaklı hayvan da suçsuz o halde?Cinayeti uyuşturucunun etkisiyle işledi diye serbest bırakılan katile ne demeli?Uyuşturucu başlı başına bi’ suç değil mi zaten ki adalet bunu affedici sebep olarak görüyor?Ne yani;uyuşturucu içmeden önce bunu bilinçli içmedi mi bu katil?Demek istemedi mi;’Ben aklım yerindeyken bunu içiyorum;içtikten sonraki bütün sorumlulukları üstleniyorum.İşleyeceğim her suçu göze alıyorum.’Ee nerede adalet?Adalet sadece görünen adalet mi?Görünmeyen adalet nerede hani?
  Hani televizyon programlarına çıkıp diyorlar ya;'Bu ülkede özgürlük yok.'diye.Özgürlük olmadığı için mi ekranda bu kadar rahat özgürlüğün olmadığını söyleyebiliyorsun?Konuşabilmen bile bi' özgürlükken daha neyin özgürlüğünden bahsediyorsun?Bu n'asıl bi' açgözlülük?Sokak ortasında çocuk yapmaca oynamak mı istediğin özgürlük?Ya da başı örtülü bayanları yobaz ilan etmek mi?Kendi özgürlüğünü isterken,ki fazlasıyla özgürsün,başkalarının özgürlüğüne tecavüz etmek mi istediğin özgürlük?Demek ki neymiş;özgürlüğün selülitlerinden kurtulması en makbulüymüş.Yani her şeyin fazlası zarar.Özgürlüğün de öyle.

12.07.2012

'Hayatı neresinden tutsam elimde kaldı.'

  Herkes hayata tutunmaya çalışır.Bi' şekilde,bi' yerinden.Ben de hayata tutunmaya çalışıyorum.Ancak neresinden tutmaya kalkarsam kalkayım mutlaka bi' yeri elimde kalıyor.Ee ne yapmak lazım öyleyse?Elimde kalanları çöpe atmak mı yoksa hepsini biriktirip birbirine dikerek yama yapmak mı?Tekdüze bi' kumaş düşün.Ona şekil vermeden ne kadar da ruhsuz,değil mi?Oysa bak,şurada yamalı bi' parça var.Anlamı,emeği,ruhu,dokusu,harmanı da var.Tecrübe diyelim.Sabır diyelim her yama parçasına.
  Üstelik burada başka bi' konu da var.İnsan beyni ve ruhu.İnsana rahimde ruh ve beyin verilirken bunlar düz bi' kumaş parçası gibi.Yaş aldıkça kumaş parçası şekilleniyor.Kıyafet şeklini alıyor.Kaliteli insan da kaliteli modelden belli oluyor.Ki kaliteli model de insanın;fikirlerine,sözlerine,davranışlarına,inancına,yaşam biçimine yansıyor.Kimi zaten belli ediyor bayağı modelini.Kimiyse tekdüze olarak kalıyor.Ya da kimi enfes bi' şaheser ortaya çıkarıyor.Bazen de kiminin sade olan modeli bile oldukça ihtişamlı duruyor.

Yatan-daş

  Milletimiz kadar pişkin,yanardöner başka bi’ millet daha var mıdır;merak ediyorum doğrusu.Önce;’Beden benim bedenim,karışma bana devlet.’diye çıkarlar sokaklara arsız pankartlarla saygısızca.Sonra yerler sopayı,başlarlar;’Devlet beni korumadı,kadınlar hepimizin.’Köprü sallanır beşik gibi,der ki vatandaş;’Devlet burayı yapmıyor.Yıkılsa n’aparız biz.’Sonra devlet alır adamları,köprüyü onarıma başlar.Ardından da bunlar başlar;’Devlet burayı onarıyormuş.Biz yolda kaldık.Hele gel de şu trafiğe bak.Sabahtan beri burdayız.’Devlet trafik levhalarını koyar.Bizim vatandaş kuralları dinlemeden şerit bariyerlerini kaldırıp trafik kurallarını bi’ güzel çiğner.Kaza yaptıktan sonra;’Devlet uyarı levhası koymamış.Biz n’apalım.’Devlet;tehlikeli akıntısı olan denize kimsenin girmemesi için uyarı levhası asar.Vatandaş girer,boğulur.Sonra;’Hep devletin suçu bu.’demezler mi.Siz ne işgüzar,ne dönek adamlarsınız be.Yap,et;suç devletin.Oldu,başka?

4.07.2012

Onurlu ya da Korkak

  Geçen akşam TRT 1’de Kanlı Elmas diye bi’ film vardı.Başrolü Leonardo DiCaprio ile Djimon Hounsou paylaşıyor.Adından da anlaşılacağı üzere konu pembe bi’ elması ele geçirmekle ilgili.Olaylar;ABD ile Güney Afrika arasında mekik dokuyor.1990’lı yıllarda Sierra Leone’deki iç savaş ve kaos ilham kaynağı.
   Her neyse.Konumuza dönelim.Filmin sonlarına doğru Danny Archer(Leonardo DiCaprio) ölüyor.Ancak değinmek istediğim ölmeden önceki zaman dilimi.Şöyle ki;Danny,Solomon Vandy(Djimon Hounsou) ile elmasla beraber kaçarken vuruluyor ve Solomon onu sırtında taşıyor.Danny acıya daha fazla dayanamayacağını söyleyip yere iniyor.Ve Solomon’dan aldığı elması ona geri veriyor.Solomon’a oğluyla beraber Danny’yi beklemekte olan helikoptere gidip binmesini söylüyor.Ve uzatmayayım,ölüyor işte.Evet,olayı duygusallıktan çıkaralım.Danny neden bu kadar güçsüzdü?Halbuki pekala Solomon onu sırtında taşımaya devam edebilirdi ve sonucunda helikoptere birlikte binerlerdi.Veya o orada onları bekleyebilirdi;helikopterle onu oradan alabilirlerdi.Ama film boyunca her şeye katlanan bu sorunlu çocuk ölmeyi tercih etti.Yani kolay olanı.Güney Afrika’yla ABD arasında epey yol olabilir ancak helikopter;bi’ arabanın oradan oraya varabileceği saatin kat kat az bi’ süresinde oraya varabilirdi.Üstelik varamadan ölecek olma ihtimali olsa bile tüm aleyhine olan şeyleri lehine çevirebilirdi.Yaşamayı tercih edebilirdi.Ölecek olsa bile ölmesine değmeliydi.Mücadele edip ölmek daha onurlu ölmek demek.Kolayına geleni seçip ölmek korkaklık.Hayata ne kadar çok benziyor,değil mi?